31 Mart 2008 Pazartesi

bir gece pasajın içinde kilitli kaldı. tutsaklığının ilhamıydı yalnızlık.. ve yine cümlelerinin rengi olmuştu bu tutsaklık. az ötedeki eskicinin kapısını yokladı. gözüne eski bir daktilo ilişmişti. ve hiç de öyle küçük adımlarla gitmedi eski daktiloya. hisleri şişkin gözlerinden uzun, ince parmaklarına indi. ve yazmaya başladı.. güçsüz parmakları ve dar omuzlarıyla daktilonun tuşlarına her defasında daha da sert vurdu. sonra durdu.. sessizliği yokladı.. sonra tekrar yazdı.. en az kambur sırtı kadar yorgun daktilonun sesiyle yankılandı pasaj. tutsaklığın rengini yazdı.. ve sabaha kadar yazdı...



26 Mart 2008 Çarşamba



nihilist gözleri hiç bu kadar anlamlı bakmamıştı denize açılan kapıdan dışarı. cılız gövdesini kaldırmak için cılız kollarıyla sandalyeden destek aldı ve kambur sırtını yaslandığı yerden ayırdı. sandalyenin gölgesi kaçarcasına uzanmıştı yere. ama kaçamıyordu. sandalyenin ayakları sandalyenin gölgesinin ayaklarına basıyordu. tamı tamına beş adım yürüdü ve durdu. onun da ayakları gölgesinin ayaklarına basıyordu. özgür bırakmak istediği gölgesini hiç ama hiç özgür bırakamamıştı o güne dek..


hafif aralıklı kapıdan meraklı gövdesini içeri soktu. gördükleri bugüne kadar hiç ama hiç görmediği kadar güzeldi ancak anlamsızdı. gördükleri eski aşkının onun için suladığı aşkıydı.. yorgun gözlerini saçlarıyla birlikte yere doğrulttu. kıvırcık, uzun saçları üzgün gözlerini saklıyordu. suskundu ve suskunluğunu bozmadan gözyaşını gövdesinden kapı dışarı etti. onu yaşayamadıklarının yanına bıraktı ve gitti..