15 Aralık 2008 Pazartesi
1 Aralık 2008 Pazartesi
24 Kasım 2008 Pazartesi
16 Kasım 2008 Pazar
11 Kasım 2008 Salı
9 Kasım 2008 Pazar
4 Kasım 2008 Salı
31 Ekim 2008 Cuma
bir sonraki yaşına gidiş sadece onun gidişiydi. çoklu hayatındaki yalnız yürüyüş.. günlerden cadılar bayramı, dakikalardan pasta kesme.. kadrajın sonuna yaklaştıkça kıvırcık uzun saçları kısaldı, kıyafeti ağarlaştı, gözleri azıcık daha bozuldu.. ve bugün, tam bir yıl sonra, birkez daha kendine seslendi: mutlu yıllar..
30 Ekim 2008 Perşembe
20 Ekim 2008 Pazartesi
19 Ekim 2008 Pazar
16 Ekim 2008 Perşembe
13 Ekim 2008 Pazartesi
12 Ekim 2008 Pazar
9 Ekim 2008 Perşembe
8 Ekim 2008 Çarşamba
25 Eylül 2008 Perşembe
20 Eylül 2008 Cumartesi
16 Eylül 2008 Salı
14 Eylül 2008 Pazar
12 Eylül 2008 Cuma
15 Ağustos 2008 Cuma
12 Ağustos 2008 Salı
11 Ağustos 2008 Pazartesi
8 Ağustos 2008 Cuma
6 Ağustos 2008 Çarşamba
uzun günler ve kısacık geceler geçiriyordu. hep uykulu.. küçük bir çaybahçesinde dökülmek istercesine oturdu iskemleye. kambur sırtını öreten gömleği düzgündü. ve gözleri üzgün.. gecelerce geçmişi düşünmüştü. fotoğraflar, ufak kağıtlara küçük büyük yazılar, mektup zarfları.. aslında bunların hepsinin sebebi üç beş küçük hücrecikti.. üç beş küçük hücrecik.. yıllanmış bir bedende üç beş küçük hücrecik.. sesini düşündü kulağında; gözünde gülüşünü.. cılız kollarıyla sarılmak istedi o yıllanmış, yıpranmış bedene.
28 Temmuz 2008 Pazartesi
25 Temmuz 2008 Cuma
o gün günlerden dündü diye hatırlıyordu. aylardan bu ay, gecelerden sükut.. o gün denizin içinde karşıladı akşamı.. yağmurla kutluyordu deniz kadar soğuk gidişini.. kadehindeki kırmızıda ayın ışığı vardı. şehirde ise 15 milyon insan için tek bir yakamoz.. denizden şehre baktı, 15 milyonda bire.. birine.. fotoğraf kadar yalnız birine..
22 Temmuz 2008 Salı
20 Temmuz 2008 Pazar
15 Temmuz 2008 Salı
dönüp güncesine baktı.
gündüzüne..
etrafında masalar ve sandalyeler vardı
ayak altı fikirleri yerlerdeydi..
bir çift yaprak dalı,
yani bir çift göz..
papatyadan dudak olmaz ama,
yine de papatyadan bir dudak..
nefessizdi..
elleri de küçüktü,
ama saçları uzun..
karanlıktan ibret alıp güncesine baktı..
gündüzüne..
güncesi karanlıktı..
elleri kadar yumuk,
gözleri kadar göz,
nefesi kadar sade..
14 Temmuz 2008 Pazartesi
11 Temmuz 2008 Cuma
9 Temmuz 2008 Çarşamba
5 Temmuz 2008 Cumartesi
4 Temmuz 2008 Cuma
3 Temmuz 2008 Perşembe
2 Temmuz 2008 Çarşamba
29 Haziran 2008 Pazar
ve ona rağmen kirleniyordu dünya.. yıkıntıların önündeki kelebek oluverdi. ölü bir kelebek.. evet, yıkıntıların önündeki ölü kelebek.. bir molozun üzerindeki ölü bir kelebek. ya da arkasına yıkıntıları almış bir kelebeğin içinde ölü bir tırtıl.. kelebek olup ölmüş bir tırtıl.. veya onun gibi birşey..
26 Haziran 2008 Perşembe
24 Haziran 2008 Salı
21 Haziran 2008 Cumartesi
19 Haziran 2008 Perşembe
koca, hesapsız 1 kalabalıkta kendine benzer 1ilerini arıyordu. ya da eksik 1 satıra bağlanmak istiyordu.. satır aralarında upuzun gezintilere çıktı. durabileceği 1 durak yok gibiydi, gezintilerini uzattı. sonra kalabalık 1 durakta durdu ve sordu.. insan kaç kere insan doğar diye. ve yine sordu insan kaç kere rüya olur.. kalabalık, küçükken hep gördüğü rüyalar kadar kalabalıktı. o zamanlar başka 1 sorunun bekçisiydi.. kalabalık ebediyetin adresini bilmiyordu ama insan, insan olarak öldükten sonra hep adresini bilmediği ebediyete gidiyordu. peki ama nasıl? kalabalığı doğuran insan değil miydi yoksa.. sorularını çantasına koydu ve uzun gezintisini daha fazla bekletmeden tekrar yola koyuldu. nihayet kendine vakit geçmez, kervan uğramaz 1 satır buldu ve durdu. tedirgin gözleri bu defa o çocukluk rüyası kalabalığı görmüyordu. sonra sosyal intiharını çantasından çıkardı ve 9 kadar kambur sırtını 7 kadar dik ağaca yaslayıp 4 kadar keskin ebediyete baktı..
17 Haziran 2008 Salı
16 Haziran 2008 Pazartesi
15 Haziran 2008 Pazar
13 Haziran 2008 Cuma
2 Haziran 2008 Pazartesi
sırtında onca insanın karasızlığı vardı.
yüzünde ise durgunluk deniz misali..
rüyasını herkes görecek sanıp irkildi.
sonra da sesini denedi son ses.
kollarını açmış bağırıyordu denizin üstünde.
ne kadar da sonsuz olduğunu unutmuştu herhalde.
oysa öyle uzun bakmıştı ki yüzüne..
göz kapakları gözüne dikilmişti sanki.
ve hep o aynı rüya hali.
bazen de dalgalı tabii..
biraz daha kelime ister gibiydi.
kim olduğunun önemli yok.
sadece birazcık daha kelime..