15 Aralık 2008 Pazartesi


savaştı.. bu büyük bir savaştı aslında. mayın kadar tehlikeli ve yine mayın kadar görünmez bakışıyla ürkütüyordu düşman gözlerini. silah kadar vurucu sözleriyle hergün biraz daha yıkıyordu karşısındaki bedeni.. o, düşmanına düşmandı ve düşmanı da ona düşmandı. peki ya savaş kime düşmandı??

1 Aralık 2008 Pazartesi


24 Kasım 2008 Pazartesi


16 Kasım 2008 Pazar


11 Kasım 2008 Salı


9 Kasım 2008 Pazar




4 Kasım 2008 Salı


31 Ekim 2008 Cuma

bir sonraki yaşına gidiş sadece onun gidişiydi. çoklu hayatındaki yalnız yürüyüş.. günlerden cadılar bayramı, dakikalardan pasta kesme.. kadrajın sonuna yaklaştıkça kıvırcık uzun saçları kısaldı, kıyafeti ağarlaştı, gözleri azıcık daha bozuldu.. ve bugün, tam bir yıl sonra, birkez daha kendine seslendi: mutlu yıllar..

30 Ekim 2008 Perşembe

farkına varmadan karanlık oluvermişti karanlık ve aydınlık da aydınlıkçılık oynuyordu kendince. karanlık yasaklandı aydınlıkça.. mühür vuruldu yasaklılık için, yazılar not düşüldü altına. 21. yy'da kağıtsız matbaalara yine mühür mumu ergitildi, kapı kolları mühür ipiyle bağlandı..

20 Ekim 2008 Pazartesi


19 Ekim 2008 Pazar


16 Ekim 2008 Perşembe


13 Ekim 2008 Pazartesi




12 Ekim 2008 Pazar


9 Ekim 2008 Perşembe


8 Ekim 2008 Çarşamba



27 Eylül 2008 Cumartesi


şimdilerde ayakları 42 beden bir yola koyuldu..

25 Eylül 2008 Perşembe

ve hikayesi kısaca böyleydi.. cinayetinin eskizlerini çekmecesinde saklıyordu. her gece biraz daha susuyordu ve her
gece
bir
ufak
yok
oluş daha yaşanıyordu ikliminde..

20 Eylül 2008 Cumartesi


16 Eylül 2008 Salı


14 Eylül 2008 Pazar


12 Eylül 2008 Cuma




1 Eylül 2008 Pazartesi

sağlık bazlı problemler nedeniyle bir süre daha buralarda değil..

15 Ağustos 2008 Cuma



12 Ağustos 2008 Salı



11 Ağustos 2008 Pazartesi

8 Ağustos 2008 Cuma

6 Ağustos 2008 Çarşamba

uzun günler ve kısacık geceler geçiriyordu. hep uykulu.. küçük bir çaybahçesinde dökülmek istercesine oturdu iskemleye. kambur sırtını öreten gömleği düzgündü. ve gözleri üzgün.. gecelerce geçmişi düşünmüştü. fotoğraflar, ufak kağıtlara küçük büyük yazılar, mektup zarfları.. aslında bunların hepsinin sebebi üç beş küçük hücrecikti.. üç beş küçük hücrecik.. yıllanmış bir bedende üç beş küçük hücrecik.. sesini düşündü kulağında; gözünde gülüşünü.. cılız kollarıyla sarılmak istedi o yıllanmış, yıpranmış bedene.

1 Ağustos 2008 Cuma


evet, bütün bunlar kendiğinden oldu


hayal kendiliğinden


düş kendiliğinden


yaşam kendiliğinden..

28 Temmuz 2008 Pazartesi

bugününü yarınını düşünmekle geçirdi. yarının ipuçlarını aradı bugünde.. geceye baktı, saat 11'e.. sonra 12'yi düşündü. buçuklarını pek sevmezdi bugünün.. buçukça yaşamayı da.. herşey tam olsun istedi. gece de aşk da ay da.. peki ya yarın? o da mı buçukluydu yoksa?

25 Temmuz 2008 Cuma

o gün günlerden dündü diye hatırlıyordu. aylardan bu ay, gecelerden sükut.. o gün denizin içinde karşıladı akşamı.. yağmurla kutluyordu deniz kadar soğuk gidişini.. kadehindeki kırmızıda ayın ışığı vardı. şehirde ise 15 milyon insan için tek bir yakamoz.. denizden şehre baktı, 15 milyonda bire.. birine.. fotoğraf kadar yalnız birine..

22 Temmuz 2008 Salı


20 Temmuz 2008 Pazar


15 Temmuz 2008 Salı

dönüp güncesine baktı.
gündüzüne..
etrafında masalar ve sandalyeler vardı
ayak altı fikirleri yerlerdeydi..
bir çift yaprak dalı,
yani bir çift göz..
papatyadan dudak olmaz ama,
yine de papatyadan bir dudak..
nefessizdi..
elleri de küçüktü,
ama saçları uzun..
karanlıktan ibret alıp güncesine baktı..
gündüzüne..

güncesi karanlıktı..
elleri kadar yumuk,
gözleri kadar göz,
nefesi kadar sade..

14 Temmuz 2008 Pazartesi

11 Temmuz 2008 Cuma


9 Temmuz 2008 Çarşamba


5 Temmuz 2008 Cumartesi

4 Temmuz 2008 Cuma


3 Temmuz 2008 Perşembe


2 Temmuz 2008 Çarşamba


29 Haziran 2008 Pazar

ve ona rağmen kirleniyordu dünya.. yıkıntıların önündeki kelebek oluverdi. ölü bir kelebek.. evet, yıkıntıların önündeki ölü kelebek.. bir molozun üzerindeki ölü bir kelebek. ya da arkasına yıkıntıları almış bir kelebeğin içinde ölü bir tırtıl.. kelebek olup ölmüş bir tırtıl.. veya onun gibi birşey..

26 Haziran 2008 Perşembe


24 Haziran 2008 Salı


21 Haziran 2008 Cumartesi

19 Haziran 2008 Perşembe

koca, hesapsız 1 kalabalıkta kendine benzer 1ilerini arıyordu. ya da eksik 1 satıra bağlanmak istiyordu.. satır aralarında upuzun gezintilere çıktı. durabileceği 1 durak yok gibiydi, gezintilerini uzattı. sonra kalabalık 1 durakta durdu ve sordu.. insan kaç kere insan doğar diye. ve yine sordu insan kaç kere rüya olur.. kalabalık, küçükken hep gördüğü rüyalar kadar kalabalıktı. o zamanlar başka 1 sorunun bekçisiydi.. kalabalık ebediyetin adresini bilmiyordu ama insan, insan olarak öldükten sonra hep adresini bilmediği ebediyete gidiyordu. peki ama nasıl? kalabalığı doğuran insan değil miydi yoksa.. sorularını çantasına koydu ve uzun gezintisini daha fazla bekletmeden tekrar yola koyuldu. nihayet kendine vakit geçmez, kervan uğramaz 1 satır buldu ve durdu. tedirgin gözleri bu defa o çocukluk rüyası kalabalığı görmüyordu. sonra sosyal intiharını çantasından çıkardı ve 9 kadar kambur sırtını 7 kadar dik ağaca yaslayıp 4 kadar keskin ebediyete baktı..

17 Haziran 2008 Salı

16 Haziran 2008 Pazartesi

15 Haziran 2008 Pazar

13 Haziran 2008 Cuma



6 Haziran 2008 Cuma

SYNTAX error!!

ve donanım kaynaklı bir arıza dolayısıyla bir hafta durdu..

2 Haziran 2008 Pazartesi

sırtında onca insanın karasızlığı vardı.
yüzünde ise durgunluk deniz misali..
rüyasını herkes görecek sanıp irkildi.
sonra da sesini denedi son ses.
kollarını açmış bağırıyordu denizin üstünde.
ne kadar da sonsuz olduğunu unutmuştu herhalde.
oysa öyle uzun bakmıştı ki yüzüne..
göz kapakları gözüne dikilmişti sanki.
ve hep o aynı rüya hali.
bazen de dalgalı tabii..
biraz daha kelime ister gibiydi.
kim olduğunun önemli yok.
sadece birazcık daha kelime..



1 Haziran 2008 Pazar

ne kadar da durgundu zaman.. o, başka bir sesin bekçisiydi. çok sesli seslenişlerdeki alkışları izliyordu. öylece duruyordu olup bitenlere karşın. kaskatı bedeni buralardan değildi sanki..